Ana içeriğe atla

Kayıtlar

2018 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

DUVARA ASILAN KADER

Askerden döndükten sonra başarısız kpss denemelerinin hayattan soğuttuğu işsiz ve umutsuz bir adam olarak gezdiğim Trabzon caddelerinde rastladım Halil abiye.İki bin on yılının soğuk kış günlerinden biriydi. Benim iş hayatımın başlangıcı O'na rastlamam ve ayaklarımın üstünde durmaya çalışırken sürekli desteğini görmem sonucunda şekillendi diyebilirim.  Halil abi bir sigorta firmasının bölge müdürüydü. Trabzon'da aynı mahallede oturmaktan ve aynı köyden olmamızdan dolayı tanışıyorduk. Nasılsın, ne yapıyorsun diye sordu. Kötüyüm iş arıyorum diye cevapladım sorusunu. Çaresizliğimi gözlerimden okumuş olacak ki bana kendi bünyelerinde kadro olmadığını ancak bireysel emeklilik diye başka bir dal olduğunu, istersem müdürüyle konuşabileceğini söyledi. İşin biraz farklı ve zor olduğunu, ama denemekten de zarar gelmeyeceğini ekledi.  Edebiyat fakültesi mezunu olarak başladığım vahşi hayat, finans sektöründe devam etmemi istiyordu. Kuru bir kış soğuğunda, bir kaç sene önce

PAHALI MÜLK

“Dürüstlük pahalı bir mülktür, ucuz kimselerde bulunmaz” der Hz. Ömer.   Bu anlamda kişilerin, ucuz kimseleri, kıymetli kimselerden ayırma   ve yoluna gerçekten dürüst olanlarla devam etme çabası hep var olmuştur.   Bu çaba, bazen bir aileyi, bazen bir şirketi,   bazen de bir devleti kurtarmıştır.   Ya da tam tersi, dürüstü sahteden ayıramama durumu; nice ailelerin, şirketlerin ve devletlerin sonunu getirmiştir. Eskiden beri insanlar her önemli kararda, atalarından gördükleri ve genelde doğru sonuç veren davranışlardan haklı olarak vazgeçmemişlerdir.   Dürüst olanı belirlemek yada bir kişinin dürüstlüğünü ortaya koymak için uygulanagelen   en bilindik yöntemlerden biri   o kişiyi sınamaktır. Bu “sınamak” meselesi , sınayan kişinin imkân ve zekâsına göre değişse de sonuçlar genel itibari ile hep aynıdır. Gerçekten sahtekâr olan kişi en küçük bir güven testinde bile sınıfta kalacaktır. Çünkü sahtekârlık, şartlanılmış bir reflekstir ve insan mizâcı bu yöne ciddi meyillidir. Dürüs

SEVİYOR MUYUM

Seviyor muyum bu şehri gerçekten Pazarda taze balık Akşamüstü burnuma dolan kömür kokusunu Soğuk denizi Güneşi göstermeyen gri bulutları Seviyor muyum bu şehri Islak bir kumaş gibi dolaşırken sokaklarında Yüzümü döküp kesme taşlara Kimbilir hangi yokuşta Sarı lambalara asarken titrek mağlubiyetlerimi Sağır eden bu garip sessizliği seviyor muyum Umudu kayıp bir madalya gibi göğsümde taşırken Yalınayak basıp dikenlerine Yine yapayalnız kanıyor muyum Bu şehri gerçekten, Seviyor muyum... MUSTAFA KEMAL YAVUZ 21.10.2018

UNUT GİTSİN

Söylemesi  kolay,eyleme geçirmesi en zor davranıştır unutmak.  Bazen bir olayı, bazen de bir kişiyi unutmaktır mevzu. “ Olayı” unutmanın ilacı işi zamana bırakmaktır ve bu nispeten kolaydır.  Çünkü beyin kötü olayları hatırlamaktan bilinçli olarak imtina eder  ve gerçekten çok sıra dışı anlar olmadıkça konuyu bir süre sonra kendiliğinden unutur.    Kinini kusacak, hıncını çıkaracak , hesap sorulacak, en hafifinden önüne dikilecek bir kişi yoksa  karşımızda,  kızsan, köpürsen ne faydadır ? Asıl zor olan,  “ kişiyi “ unutmaktır. Çünkü artık fail, fiiliyle vardır işin içinde. Beyin olayı silmeye çalıştıkça, kalp kişiyi hatırlar. İçgüdüsel olan bu eylem bir süre sonra döngüye girer.  Beynin apansız öldürdükleri, kalpte zamansız dirildiğinde, kadehlerin şirazesi de kayar.  İş takıntıya, obsesyona doğru hızlı bir yelken açarken, kucağına yaramaz bir çocuk gibi oturan anti depresanların  prospektüsünü okurken bulur  kendini insan.  Oysa doğru metinleri  ilaç firmaları değil,  şairl

PAMUK İPLİĞİ

MUSTAFA KEMAL YAVUZ 13.09.2018

BRAVE

Pena artık doğum yapma vaktinin geldiğini hissetmişti . Ormanın içerilerindeki büyük ağaçların derin kovukları, hem kendisi hem de doğacak yavruları için daha güvenli bir seçimdi. Küçükken bazen bu ormanın köylere yakın güvenli yerlerinde sahibi Bay Reymond ile koşturur, fırlattığı oyuncağını geri getirip mutlu olurdu. Sahibi ve sevgili eşi Amanda ölene kadar herşey çok güzeldi. Sahiplerinin zamansız ölümünden sonra ise kendini bir anda sıcak yuvasının kapısında yapayalnız buldu. Artık kimsesizdi ve üstelik hamileydi.   İşte bu yüzden, iyi bildiği bu ormana sığındı ve doğum için orada kendine güvenli bir yer buldu. ***   Zaman çabucak geçti, kendine tıpa tıp benzeyen beş güzel yavru doğurdu. Yavrulardan biri dişi diğerleri ise erkekti. Sabahtan akşama kadar ormanda oyunlar oynayıp, emdikleri sütten başka,   annelerinin getirdiği leziz yemeklerle de hızla büyüyorlardı . Artık Pena 'nın,   onları kendi başlarına yaşamaya devam edebilmeleri için yalnız bırakmasına az b

DÖNGÜ

Büsbütün sensiz ve hayli anlamsız kaldığım bu kesinleşmiş ayrılık günlerinde, oturup yazsam diyorum baştan sona ikimizin kaderini.  Gücüne gider Allah 'ın deyip, eski bir Sümer efsanesinde arıyorum toza toprağa karışmış izini." Efsaneler zaten eskidir " diyorsun. Hata arıyor ve yine buluyorsun.  Mânâyı kelimelerin gölgesinde derin uykulara yatıran, kalpsiz bir otacısın sen . Oysa hiçbir anlam yüklemeden sebebine kederlerimin,  beni rakıda ıslanmış bir akşam kızıllığının ufkunda, ikimizin yerine denizi izlerken görmeni isterim. Buza yazılar yazar,suyla silerim ! Bir kadeh öteye giderken bende bu haylaz şehir , sen pembe tabanlarında beyaz kumları taşıyıp sâkin bir dalga gibi uzaklaşır evine çekilirsin.  Uyumadan önce günlüğüne not düşersin " böyle yazıldı kalp gözüyle görülen aşk mektubumuz" diye.  Bana " aşk nedir " diye sormuştun.  Ama sen de sorsana tutarsız günlüğüne, her gün böyle gözümün önündeyken, nasıl birden bire tarih oluyorsun? Her şey b

DERVİŞ AHMET

   Öğle güneşi gri bulutların arasından Trabzon 'u yoklarken Tarık, Cemonun kahvesine attı adımını. En iyi dostları bu nemli pazar günü kareyi çoktan kurmuştu kahve avlusuna.     "Ooo hoşgeldin damat bey" dedi Hüseyin gülerek. "Kısmet Hüseyinim" dedi Tarık , üzüm bağının gölgesine kurulan elli bir masasının yanına bir sandalye çekti. Bugün akşama kadar vakit öldürecek , akşam da bir umut güzel haber bekleyecekti. Vakit bir türlü geçmek bilmiyordu, hoş bu kafayla kağıt oynayacak hâli de yoktu, aklı fikri akşamki kız isteme faslındaydı.     Etrafa şöyle bir göz attı, her zamanki yerinde, ince bacaklarını üst üste atıp sanki birisini bekler gibi duran Deli Ahmet 'i gördü. Bacaklarına doğru eğilen vücudu sırtındaki kamburu iyice ortaya çıkarmıştı. Tarık Cemo’ya seslendi, " Ahmet abime benden bir çay." Cemonun doldurduğu bol talaşlı çayı alan çırak Yaşar, çayı sahibinin önüne koydu. Ahmet abi elini göğsüne getirip , "eyvallah" dedi. De

SÜRAHİ TEORİSİ

Kusur, insanın kendisi dışında en çok aradığı şeydir . Başkalarındaki kusuru aramaya ayırdığımız vakti, kendimizi aramak, içimize dönmek, kendimizi bilmek için sarf etseydik, muhakkak toplum olarak da daha anlayışlı ve saygılı bireylerden kurulu olurduk. Kusuru aramaya " Sen" den değil "Ben" den başlamak herkesin kendini geliştirdiği toplum modelini öne çıkarır, başarı kaçınılmaz olurdu. Fakat bir istisna hariç, "ben" ; hiç bir zaman "sen" e eşit yada ondan üstün değildir. Bununla birlikte "Ockham' ın Usturası " nı da yanlış yorumlamış olabiliriz. Ockham, " iki eşit arasında kalırsanız basit olanı seçin " demiş. Biz basit olanı seçmekle kolaya kaçmanın aynı şey olduğu sanıyor olabiliriz. Çoğu zaman, kusurların gerçek sahipleri bulunamadığında, ön yargıların devreye girip , suçun en yakındaki kişiye yamanma durumu vardır ki , bu konuya henüz küçük bir çocukken biraz da korkarak şahit oldum ve bunun adını "

GECELERE YASLANIRSIN

MUSTAFA KEMAL YAVUZ 11.06.2018

EFSANE SOL AÇIK MİTOMAN

Doksanların sonları,lise yıllarıma denk geldi. Lisede ve tüm eğitim öğretim hayatım boyunca en keyif aldığım şeylerden biri de , bir şekilde derslerden yırtmaktı. Bir yolunu bulup o gün okulu asmışsak bizden iyisi yoktu. Tabi devamsızlık yumurta göte dayanır gibi on dokuz buçuk gün olduğunda, eve uyarı kağıdı gider, kağıt babamın eline benden önce geçecek diye geceleri uykularım kaçardı.Devamsızlık yirmi gün olduğunda, hatırı sayılır bir enişteniz yoksa geçmiş olsun, adınızın önüne artık "çift dikiş" sıfatı gelmiş olurdu. Futbola olan yatkınlığım sayesinde devamsızlığın yasal yolunu bulmuş, okul futbol takımında gelen galibiyetlere paralel olarak devamsızlık limitlerimizi artırmıştık. Okul takımında olmak hem havalı hem de keyifli işti. Bu nedenle talibi çok olur, onlarca genç, takıma seçilebilmek için Affan Kitapçıoglu Lisesi 'nin arkasındaki toprak sahada seçmelere katılır, kendini Aydın Hoca 'nın, Olcay Hoca 'nın gözüne sokmaya çalışırdı. Ben ve takımın

GİTMİŞSİN

MUSTAFA KEMAL YAVUZ 16.05.2018

PATİKA

MUSTAFA KEMAL YAVUZ 14.04.2018

3467

Akşam yatmadan önce borç aldığım, - aslında hâlâ alabildiğim desem daha doğru olur - kişilerin listesini tekrar gözden geçirdim. Dokuz kişiye toplam üç bin dört yüz altmış yedi lira. Benim cebimde ise, elektriği kesmesinler diye ayırdığım fatura param var. Suyumu geçen hafta kestiler. Şükür, evin hemen yanında hâlâ kurumamış eski bir çeşme var. Hayatımda hiç bir gece ışığı söndürüp uyumadım. Ben karanlıktan korkarım da... Uyudum. 1 Nisan 2002 Pazartesi garip bir güne uyandım. Bu tarihi hiç unutmuyorum. Rüyamı o sabah da olmak üzere hep hatırladım. Rüyamda çocuktum, eski komşumuz Bahriye teyzeye bir kamyonet kömür gelmiş, taşımam için benden yardım istiyordu. Yapacak daha iyi bir işim olmadığından ve belki bana harçlık verir umudu ile yardım etmeyi kabul edip kömür torbalarını taşımaya başladım. Kamyonet , evinin önüne tam altmış yedi torba kömür indirmişti. Otuz dördüncü torbayı terastaki kömürlüğe çıkarınca yorulduğumu ve artık taşıyamayacağımı söyledim Bahriye teyzeye. O ,

ÖLÜMDEN ÖTEYE BİR KÖY VAR : MARS

İki türlü ölmek vardır dünyada. Biri yaşarken, diğeri son nefesi vererek ölmek . Son nefesini vermektense, yaşarken ölmeyi yeğleyenler ezici çoğunluğu oluşturduğu için; yaşarken ölmektense son nefesini vermeyi yeğleyenlere tüm dünyada " kahraman " denir. Kahramanların matematiği basittir. İnsan önünde sonunda ölecektir ki, kendinden önceki herkesin bir şekilde ölmesi onu buna ikna etmiştir. Neticede ölüm kaçınılmaz ise kaderi zorlamanın da bir anlamı yoktur. Eğer tek bir canlı bile ölmemeyi başarabilseydi, insan ırkı ölümsüzlüğe tapar, tüm kutsallarını elinin tersiyle bir köşeye iterdi. Ne var ki hâlâ zayıftır ve yer altına namzettir insan ve bunun da bilincindedir. Canlıların doğadaki gücü, ölebilme ihtimallerinin çeşitliliği ile çok alakalıdır. Bu ihtimal ne kadar çok ise, o canlı o kadar zayıftır. Bir karıncayı öldürecek ihtimaller aşağı yukarı bellidir. Ölmeme ihtimali de öyle. Yani bir karıncaya otomobil çarpıp ölme riskinin matamatiksel bir karşılığı tabiki vardır

MADENCİ VE ÇİZMESİ

SÜLEYMAN 'IN SİHİRLİ YASTIĞI

Evvel zaman içinde, doğuda büyük bir ülkenin bilge bir şahı varmış. Şah aylardır tatlı bir telaş içindeymiş. Sabırsızlıkla beklediği torunu, nur topu gibi bir erkek çocuğu olarak dünyaya gelmiş . Çok sevinen Şah , henüz doğmadan babasını savaşta kaybeden bu güzel bebeğin adını, kendinden sonra ülkeyi huzur ve barış içinde yönetsin diye Süleyman koymuş . Dedesi Süleyman 'la oyunlar oynuyor,  O'na dünyanın her yerinden en güzel oyuncakları getirtiyormuş. Süleyman da Şah dedesini çok seviyor ve O'nun sözünden hiç çıkmıyormuş. Süleyman yedi yaşına gelince O'na sihirli bir yastık hediye etmiş. Dedesinin O'na aldığı hediyeler arasında en çok sevdiği? bu sihirli yastıkmış. Kenarlarından uzun mor püsküller sarkan, ipekten bembeyaz bir kumaşı olan yumuşacık bir yastıkmış bu. Yastığın bir yüzüne , kanatlarını açmış beyaz göğüslü bir ebabil kuşu işliymiş. Süleyman bu ebabil kuşunun olduğu yüze başını koyup uyuduğu gecelerde rüyasında kuş gibi uçarmış. Yastığının üzerine b

AYLAN