Söylemesi kolay,eyleme geçirmesi en zor davranıştır
unutmak. Bazen bir olayı, bazen de bir kişiyi unutmaktır mevzu. “
Olayı” unutmanın ilacı işi zamana bırakmaktır ve bu nispeten kolaydır. Çünkü
beyin kötü olayları hatırlamaktan bilinçli olarak imtina eder ve
gerçekten çok sıra dışı anlar olmadıkça konuyu bir süre sonra kendiliğinden
unutur.
Kinini kusacak,
hıncını çıkaracak , hesap sorulacak, en hafifinden önüne dikilecek bir kişi
yoksa karşımızda, kızsan, köpürsen ne faydadır ?
Asıl zor olan, “ kişiyi “ unutmaktır. Çünkü artık fail,
fiiliyle vardır işin içinde. Beyin olayı silmeye çalıştıkça, kalp kişiyi
hatırlar. İçgüdüsel olan bu eylem bir süre sonra döngüye girer. Beynin
apansız öldürdükleri, kalpte zamansız dirildiğinde, kadehlerin şirazesi de
kayar. İş takıntıya, obsesyona doğru hızlı bir yelken açarken,
kucağına yaramaz bir çocuk gibi oturan anti depresanların prospektüsünü
okurken bulur kendini insan.
Oysa doğru metinleri ilaç
firmaları değil, şairler yazmıştır böyle zamanlar için. Bu nedenle
bir kimyagerle, Cemal Safi nin; bir
eczacı kalfası ile Turgut Uyar’ ın arasında ince bir çizgi vardır anlayana.
Okul yıllarında her
birimize öğretildiği gibi “ unutmak” kelimesinin kökü “unut” değildir aslında.
Bunu gezgin bir dervişten dinlemiştim yıllar önce. Unutmanın kökü
“un” dur dedi bana. Nasıl ki bir değirmende buğdayı toz olana kadar
ezersen un olur, buğdaydan geriye bir şey kalmaz. Adı undur onun artık. Buğday
yaşayan bir ölüdür. Herkes buğdayın bir şekilde orada olduğunu aslında bilir
ama kimse adını ağzına almaz. Bir tas çorba yapmak için, bir kaşık un istenir
artık. İşte faille fiilini de böyle un ufak ederek unutabilirsin ancak. Gün
gün, saat saat, dakika dakika... Lahzânın değirmeninde öğütünce bütün acıları
ve kederleri, biraz da kader deyip avucundaki unlarla, tüm
yaşananlara “ hayat “ deyip kucaklamak lazım gelir. Pufff diye savurmak tüm
unları ve çözüm de budur aslında .
Modern köleliğin
tanrısız dini Psikoloji, hastane koridorlarında kendine bir oda
bulabildiyse bu, insanların dervişin değirmenini unutmasından
kaynaklanıyor .
Değirmen ve un ,
birincil alternatif tıptır. Tıp demişken , aşk yaralarına en iyi tanı ve
tedaviyi uygulayan da bir doktor değil yine bir şairdir: Abdurrahim
Karakoç ,
“ Unutmak kolay mı deme
Unutursun Mihribanım
Oğlun, kızın oğlun hele
Unutursun Mihribanım”
diyerek, unutmak konusunda etraflıca bir reçete bırakmıştır.
İronik olan durum , unutmaya vesile olacağını iddia ettiği kişilerin, henüz
hayatta bile olmayan kişiler olmasıdır. Karakoç, “anan baban,
kardaşın kocan” demez, “oğlun kızın” der.
Gerçekten de her anne babanın hak vereceği
üzere, hayatta en ağır travmaları unutturabilecek bir nimet;
değirmenle şifa bulamayanlara ikincil ve garantili alternatif tıptır evlat.
Unutmak üzerine sıralanacak düzinelerce cümle, verilebilecek
yüzlerce örnek vardır. Naçizane tavsiyem, değirmenin başına
geldiğinizde, henüz bir dizide saundtrack olmadan, “
Selda Bağcan” dan “ Mihriban” ı dinleyip keşfetmenizdir. Siz gençler nasıl
diyorsunuz, şey, #unutmak…
MUSTAFA KEMAL YAVUZ
18.09.2018
MUSTAFA KEMAL YAVUZ
18.09.2018
Bu yorum yazar tarafından silindi.
YanıtlaSil