Ana içeriğe atla

SOKRATES'İN EKSİK HEYKELİ



SOKRATES'İN EKSİK HEYKELİ

Bundan yaklaşık iki bin beş yüz yıl önceydi. Basık burunlu, önü kelleşen saçlarını arkadan sırtına doğru uzatan, göbekli çirkin bir ihtiyar, “ahlak felsefesinin “ temellerini atıyor , ancak gençleri tuhaf bilgiler ile zehirlediği ve Atina’ya yeni tanrılar getirdiği gerekçesi ile idama mahkum ediliyordu.
Sokrates, kendisinden iki bin beş yüz  yıl sonra;  hemen yanı başında yeni tanrılarla tanışmış bir ülkede, idama mahkum olan bir gencin , yaşı henüz ölüme tutmadığından, proteinsiz büyütülüp asıldığından haberi olamadan, zehri bir nefeste dikleyerek bu diyardan göçüp gitti. Ucuz bir baldıran zehirini bir dikişte içemeyecek kadar talihsiz bu gençlerin, boyunları kıtır kıtır kırılırken, Soktates’in heykeli, pişman olmuş şehir ahalisi tarafından , Atina tapınağına bir anıt olarak koyuluyordu.
Derler ki ; zamanın ve tüm zamanların en iyi filozofu olan Sokrates’e, dünyanın envai çeşit yerlerinden insanlar gelip, ders almak istemiş ancak Sokrates bunu kabul etmemiş.  İslam dünyasında adı Eflatun olarak anılacak Platon adında bir genç, bir gün Sokrates’in karşına dikilmiş! Varlıklı bir ailenin, zeki bir çocuğu olan bu gencin ısrarlı öğrencilik talebi karşısında, Sokrates inadından geri adım atarak bu teklifini neden kabul etmeliyim diye sormuş . Platon kendisinin felsefeye olan ilgisini anlattıktan sonra, eğer kendisini öğrencisi olarak kabul ederse, aylık yüz altın parayı da kendisine verebileceğini söylemiş. Kalın parmaklarını uzamış kirli sakallarının içine daldırıp bir müddet düşünen Sokrates, O’nu öğrenci olarak yetiştirmeyi kabul etmiş. Aradan yıllar geçtikten sonra Platon bir gün dayanamayıp hocasının önüne çıkmış . "Hocam, yıllardır okulunda ders görmekteyim, artık kendi fikirlerimi üretir, seninkilerle yarıştırır oldum ki sen de bazı fikirlerimin seninkilere karşı olan zaferini açıkca kabul ediyorsun. Her tedrisatin bir mezuniyeti yok mudur ? Ben ne zaman mezun olacağım" demiş.
Haklısın demiş Sokrates gözlerinin içi gururla gülerek. Senin de mezun olma vaktin geldi. Yalnız her mezuniyette bir imtihan vardır. Yarın sabah gün ışıyınca okulun arkasındaki bahçeye gel, imtihanın orada olacak...
Platon sabahı zor etmiş, yıllardır  beklediği an gelip çatmış. Soktares’in okulundan mezun olan ilk öğrenci olma şerefine artık dakilar kalmış. Gün ışır ışımaz kendini bahçeye atmış. Sokrates, yanında üç adam boyu heykelle O’nu bahçede bekliyormuş. Platon bahçede ilk kez gördüğü bu heykeller karşısında şaşkınlıkla karışık gülümseme ile Sokrates’e bakmış. Evet evlat demiş yaşlı filozof, sınavın bu heykellerdir. Gördüğün gibi , dışarıdan bakıldığında heykellerin hepsi aynı heykeltraşın elinden çıkmış ve birbirine benzer. Ancak içlerinden biri diğerlerinden daha “değerlidir”. Senin görevin değerli olan heykeli bulmak, ve  işte sınavın budur.
Bahçeden ayrılırken sevgili öğrencisine dönerek, değerli olan “sözün iffetidir” deyip bir de ip ucu vermiş. Platon heykellerin etrafında dönüp durmaya, onları tek tek incelemeye başlamış. Boylarını, yüzlerini ,kollarını, ayaklarını... Ama hiç bir fark görememiş. Sınavın üzerinden haftalar geçmiş, ama hâlâ mezun olamamış.Platon gibi bir bilgenin dahi bu soruyu cevaplayamadığını duyan bütün genç filozoflar, dünyanın her yerinden Atina’ya gelmiş. Fakat onlar da değerli olan heykeli bulamamışlar. Başarısız olan her genç filozof, bahçenin kenarına geçip oturmuş ve yeni gelenlerin soruyu çözme gayretini izlemeye koyulmuş.
Bir gün bahçenin kapısından uçarı bir delikanlı girmiş, heykellere yaklaşmış ve onları dikkatlice incelemiş. Bir demir tel istemiş, hemen getirmişler. Teli heykellerin ağzına, burnuna  kulağına sokmaya başlamış. Bahçedekiler heyecanla bu genç adamı izliyormuş. Bir müddet sonra genç adam “buldum” diye bağırmış. Sokrates yanına yanaşıp ne buldun diye sormuş. Dikkatlice baktığımda demiş genç adam, heykellerin birinin ağzının, birinin kulağının delik olduğunu gördüm. Birinci heykelin iki kulağı da delikti. Teli bir kulağından soktum, tahmin ettiğim gibi  öbür kulağından çıktı. Bu değersizdir, çünkü sizin sırrınızı beyhude dinleyen bir kimsedir ve bu kimseye söz  de kâr etmez. İkinci heykelin bir kulağı ve ağzı delikti. Teli bir kulağından içeri soktum ve tahmin ettiğim gibi ağzından çıktı. Bu da değersizdir, çünkü sizin sırrınızı alır bir başkasına anlatır ve bu kimse sır tutmaz. Üçüncü heykelin sadece bir kulağı delikti, teli kulağından içeri soktum, ne diğer kulağından ne de ağzından çıktı. Teli geriye çekip ölçtüm. Boyu tam da kulağından kalbi arası  bir mesafe kadardı. Bu kimse sırrınızı alır ve kalbine gömer ve asla sırrınızı başkasına taşımaz. İşte bu "değerlidir" demiş. Doğru demiş Sokrates hayretle, adın nedir senin evlat diye sormuş. Aristotales demiş genç adam ve Platonun’un ilk, Sokrates’in ikinci öğrencisi olarak okula kayıt olmuş.
Bu güzel hikayeyi ilk okuduğumda aklıma Sokrates’in değersiz heykellerinden birinin eksik olduğu geldi. Bu heykelin hem ağzı hem kulağı hem de kalbi deliktir ve gıybete iftira da katarak bulunduğu cemiyeti zehirler. Bu kimse değersizdir!
Sokrates'in Atina’ya yeni tanrılar getirmekten suçlu bulunup ölüm cezasına çarptırılmasından yaklaşık bin sene sonra, müslümanların tanrısı kutsal kitabında kullarına söyle seslenecekti: Fitne, katillikten daha kötüdür ! ( Bakara 191 )


MUSTAFA KEMAL YAVUZ
10.08.2017


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

ÇİÇEĞİM

Zaman salladı dizlerinde bizi Gözlerine daldı ömrümün çoğu Büyüdüm seninle çok yollar aldım Hep sevgi, hep huzur, hep gurur dolu... İyi ki doğdun çiçeğim Sen bir çiçeksin! Gönül bahçemde uçan Tatlı meleksin, Tanrım sana nice ömürler versin, Severim, doyamam aşkına senin... Mustafa Kemal YAVUZ 03.06.2019

DÜNE BENZİYOR YARINLAR

Yordu beni insan olmak Kazanmak Kaybetmek Alışmak... Yordu beni ayık kafalar Defterler Hesaplar Provalar... Donuk günaydınlar Gri sabahlara Her gün daha çok düne benziyor, Yarınlar... Mustafa Kemal Yavuz 2019