En erken anılarımdan biridir bu fotoğraf. Bir kurban bayramı sabahıydı, o yüzden Esin’ le ben cicileri giyinmişiz , babam ve büyük amcam kurban kesecek.
Sahi böyle kaç şey hatırlıyorum o yaşlara dair. Mahallemizde dere vardı mesela hatırlıyorum. Benden büyükler o dereden su içildiğini söylese de , ben yetişemedim. Ben dereyi gördüğümde kadınlar kenarına çömelmiş çamaşır yıkıyordu. Benim çocuğum ise üzerine beton dökülüp, kemik hastanesinden İnci Sokağa kadar merdiven yapılmış halini gördü. Geceleyin ıssız bir vakit o merdivenden yürürseniz, bir çığlık gibi hala sesini duyabilirsiniz.
Neden geçmişe gidince hep üzülürüm. Eğlenceli şeyler de çok aslında çok gülmüşüz yaşarana dek gözlerimiz.Ama sanırım insan çok özlediği şeyin bir daha geri gelmeyeceğini bildiğinde , tüm duygular üzüntüde birleşiyor. Özlem de , şefkat de , sevgi de , minnet de…Hepsi aynı üzüntü lambasına sığmayı başarıyor. Ne zaman lambanın tozunu temizlemeye başlasan, içinden binlerce cin çıkar. Hepsi iyisiyle kötüsüyle geçmişindir ve dileyeceğin tek dilek, cinin seni en güzel ana götürmesidir. Gel gör ki nerede güzel bir şey varsa, hemen yanıbaşında bekler kötülük şizofrenik bir hayal gibi. Konuşursan , ona bir gülümsersen, cevap verirsen;canlanacak , tüm hayatını mahvedecek gibi. Bizim en büyük hatamız, kahkaha atarken, çalılıkların arasından bize gözlerini kısmış bakan o olmayan kişiye can vermemiz. O yüzden bulamıyoruz huzuru. Bir yerlerde yeni okudum, bir insan ömründe on bir saat gülermiş. Bir ömür için ne kadar az. Bunu okuduktan sonra çocuklarıma gülerken müdahale etmemeye karar verdim. Ahlaki sandığım kriterlerimi de,var oluş gerçekliklerime göre yeniden düşünmeye başladım. Fotoğrafa bakarken tam otuz beş sene önceye baktığımı, bu geçen zamanın içinde kaç adet “on bir saat” olduğunu…
Şairin hesabına göre, Yolun yarısını çoktan geçtiğime göre benim gülmek için sadece beş altı saatim kaldı. Çoğumuzun da öyle…
O zaman bugün kendimize iyilik yapıp, gülelim, mümkünse başkalarını ağlatmadan.
~mk~
Yorumlar
Yorum Gönder