Temmuz güneşi,nemi de yanına alıp, asfaltı pişiriyordu. Otobüs durağındaki insanlar, metal durağın içeriye verdiği sıcağa daha fazla dayanamayıp güneşin altında beklemeye razı oldular. Sırt çantası ve salaş giyiminden sporcu olduğu anlaşılan Cem'in , kulağındaki kulaklıklar ve ayağıyla asfaltta tuttuğu tempoya bakılırsa, sıcak pek de umrunda değildi. Kırmızı renkli, bir dershane reklamı ile giydirilmiş üç kapılı otobüs, bol bol "SSS" sesleri çıkararak durağa girdi. Cem sıraya girmek için de bir çabada bulunmadı. Şoförün dikkatli bakışları arasında kartını cihaza gösterip, ekrandaki yetmiş beş kuruş yazısını gördükten sonra arka sıralara doğru yürüyüşe geçti. Solunda kalan orta kapının, iki sıra arkasındaki boş koltuğa geçip yayıldı. Elleriyle kocaman kulaklıklarını tutup, teninden ayırınca; terlemiş kulaklarını, üstteki küçük pencerelerden gelen hava okşadı. Çantasından Diderot 'un "Rahibe" sini çıkarıp kaldığı sayfayı bulmaya çalıştı. Bu sırada ot...
Sonra bir şey oldu ve ben yazmaya başladım...