Ana içeriğe atla

ARKO KREM TÜTÜN KOLONYASI VE ÖĞRETMENLER GÜNÜ





Öğretmenler gününün bende en derin olarak yer etmiş dönemi ilkokuldur.
Hediyeleşme merasimlerinden tutun da, okul çıkışı öğretmenin elinde tuttuğu hediyeler arasında sizinkinin olup olmadığı sorusuna kadar, bu günün kalbe ağır gelen ritueli içinizi kemirir. En kötüsü de okul çıkışında öğretmenin tutmakta zorlandığı bu hediyeler arasında sizin hediyenizin olmadığını kesinlikle bilmenizdir! Fakir Anadolu çocuklarının  zihinleri üzerinde kalıcı hasarlar bırakabilecek, travmatik bir gündür 24 Kasım.
O gün hasta numarası yapıp okula gelemeyen çocuklar,babalarının komodin üzerine bırakmadığı çarşaf boyunda paraya sebep, vurdum duymazlıklarını  yüzlerine haykırmak için akşamı beklemek zorundadırlar ,çünkü henüz cep telefonu icat edilmemiştir.
 Bir de gerçekten bir hediye alacak gücü olmadığı halde o gün okulda olmak zorunda olan çocuklar vardır.
24 Kasım bir film olsaydı en dramatik sahne onların gözünden çekilirdi. Bir yandan sulanmış gözleriyle  öğretmenin bir gökdelen gibi yükselen  masasına göz atarken, bir yandan da kaçırırlar bakışlarını gururla, bu can yakan seramoniden.
Gökdelen dediğime bakmayın, o zaman ki hediyeler şimdiki zamanı düşünürsek , varlıklıların bile içinde  bulunduğu maddi gücü anlatması bakımından manidar ve bir o kadar duygusaldır. İşin  komik tarafı o zamanki hediyelerin , şimdi alınsalar  gülünecek  hatta yanlış anlaşılabilecek kadar mütevazi ve alakasız olmaları.
Gelirken aile mezarlığından   koparılan bir adet gül, arko krem  ( Almanya'da akrabası olanların  Nivea krem getirdiği olurdu) , tütün kolonyası, çorap, mendil, telli minzi, fındık...
Buket yapılmış çiçek görünce, hepten kopardık  paspal gerçekligimizden.
Şimdi öğretmene bir küçük tüp arko krem versen konuyu yanlış bile anlayabilir.
İşin en güzel yanı, hediye alamayan öğrencilerinin mahcubiyetini anlayıp soluğu onların yanında alan, bu  isyankar ve sinik bir çift kara gözden doktorlar, mühendisler yaratan öğretmenlerin gönül güzellikleriydi ve sanırım Anadolu'da öğretmenlerin en büyük başarısı buydu.
Hayatımda ilk  çiçek buketini ilkokul birde bana araba çarpıp da hastaneye kaldırdıklarında ziyaretime gelen birinci öğretmenim  Remziye Vural 'dan aldım. Yanımdaki elmalar,  portakallar, bisküviler arasında bir öğretmen hediyesi olduğu çok belliydi. Gururla baktım ona. İlk tokatı da yine ondan yedim, bir teneffüs arası ölürcesine maç yaptıktan hemen sonra elini sırtıma sokup sıcacık terimi avucunda dağıtınca, annemin vur hocam eti senin kemiği benim sözleri arasında çınladı kulaklarım. Hiç ağlamadım ama çünkü hemen öptü beni ardından nasihat etti.
Sonra Fatma Çolak beş 'e kadar okuttu bizi. Onu o kadar çok seviyordum ki, toplu bir okul pikniğinde, bir yandan maç yaparken bir yandan da göz ucuyla onu izliyorum. Derken sigara içtiğini gördüm. Kadınlar sigara içmezdi , her kötü şey erkeğe mubahtı ve biraz da yakışırdı  bugünkü gibi.
Kızdım o gün O'na, kıskandım üstelik.
Aradan tahminimce yirmi beş, yirmi altı  sene geçti.
Öğretmenim!  Seni çok seviyorum.
Öğretmenler gününüz kutlu olsun.


MUSTAFA KEMAL YAVUZ
17.10.2017

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Üzüntü Lambasının Cinleri

En erken anılarımdan biridir bu fotoğraf. Bir kurban bayramı sabahıydı, o yüzden Esin’ le ben cicileri giyinmişiz , babam ve büyük amcam kurban kesecek.  Sahi böyle kaç şey hatırlıyorum o yaşlara dair. Mahallemizde dere vardı mesela hatırlıyorum. Benden büyükler o dereden su içildiğini söylese de , ben yetişemedim. Ben dereyi gördüğümde kadınlar kenarına çömelmiş çamaşır yıkıyordu. Benim çocuğum ise üzerine beton dökülüp, kemik hastanesinden İnci Sokağa kadar merdiven yapılmış halini gördü. Geceleyin ıssız bir vakit o merdivenden yürürseniz, bir çığlık gibi hala  sesini duyabilirsiniz.  Neden geçmişe gidince hep üzülürüm. Eğlenceli şeyler de çok aslında çok gülmüşüz yaşarana dek gözlerimiz.Ama sanırım insan çok özlediği şeyin bir daha geri gelmeyeceğini bildiğinde , tüm duygular üzüntüde birleşiyor. Özlem de , şefkat de , sevgi de , minnet de…Hepsi aynı üzüntü lambasına sığmayı başarıyor. Ne zaman lambanın tozunu temizlemeye başlasan, içinden binlerce cin çıkar. Hepsi iyi...

SOSYETE BÖLÜĞÜ / SİRİM PİT

Okuldu, sınavdı, işti derken yaş hafiften kemâle dayandı, yirmi yedi oldu.İki  bin dokuz yılının Ağustos ayında vatanî görevimi yapmak üzere Türk Silahlı Kuvvetleri tarafından orduya alındım. Alındım derken işte, elimde Dyo boya reklamlı, orta boy bir valiz ile nizamiyeden giriş yaptım. Askerliğini yapan abiler ve arkadaşlardan aldığım tüyo üzerine, mantığımı  Gaziantep 5. Zırhlı Tugay 'ının büyük sürgülü  kapısının ardında bırakıp beş ay beş günlük kısa ama hızlı askerlik macerama, ürkek bir adım attım.  Herkes yeşiller içinde. Karıncalar gibi bir yerlere koşturuyor. Çok kalabalık, ama bu kalabalığa imkan vermeyen gizli bir düzen var. Acemi askerim,  bir an önce bölüğümü bulmaya çalışıyorum. Elimdeki kağıtta  TOW Bölüğü yazıyor. Önüme gelene bölüğümün yerini soruyorum. Bu kadar acele etmeme gerek olmadığını, bölükte bensiz de bir şekilde işlerin yürüyebileceğini henüz idrak edemiyorum. Kağıdımı okuyan bazı erler ve komutanlar "Allah Allah" bi...

MUTLULUK ÜZERİNE / ARKA BAHÇEDEKİ YALNIZ TABLOLAR

Yirmi birinci yüzyılın ilk çeyreğinin, gözümüze en çok sokulan  kavramı da "mutluluk" oldu. Şarkılarda, sözlerde, akıl vermelerde. Varılması gereken zorunlu bir hedef gibi pazarlanıyor yirmi beş yıldır.  Ürünün adı ve satıldığı mecra önemli değil, tesadüfen denk geldiğimiz bir radyo frekansından satılan  bilmem ne yağının, bilmem ne boynuzunun ne idiğü belirsiz   kreminin vadettigi duygunun çıktığı kapı belli artık. En kurumsalından, en ilkeline, şirketlerin üzerimize tüm iyi niyetleri ile abandığı bu soyut tecavüzün adı mutluluk. Kapitalizm, insanların satın alma güdülerini harekete geçiren ana dürtünün "mutluluk " olduğunu keşfettiğinden beri,her şirket sattığı ürünün acayip bir   mutluluk duygusu vereceğini vadediyor. Her yer gülen suratlarla dolu. Herkes satın aldığı biricik ürününün yanına kıvrılmış,mutluluktan ölmek üzere.Bu sarhoşluğu deneyimlememiz için bir tık uzaktalar.Eskiden insanlar kıyıda köşede neyi varsa denkleştirir ev alırdı. Şimdi 4+1 m...