Ana içeriğe atla

XVI. LOUİS SENDROMU



      Şirketlerde karar alıcılar, önemli kararlar verirken , gelecekteki olasılıklara en doğru tahminle ulaşmak adına, geçmiş verilerden de yararlanıyorlar. Yani " tarih bilimi " ile şirket verilerini harmanlayarak mantıklı ve maksimum fayda sağlayacak bir sonuca varmaya çalışıyorlar.

      Literatürde, başlıktaki gibi bir sendrom var mı bilmiyorum ama XVI. Louis 'in son yılları, bence yönetici ve karar alıcılar için konuşulmaya ve kıyaslanmaya değer.                     Dünyanın artık hiç bir zaman eskisi gibi olmayacağı 14 Temmuz 1789 Fransa'sında bir Fransız muhaberat askeri Versay Sarayı 'nın kapısını heyecan ve korku içinde çalar ve kralla görüşmek istediğini söyler. Muhafızlar kralın uyuduğunu ve bunun mümkün olmadığı cevabını verirler. Haberci asker ısrar eder, kendini paralar. Konunun kralın sağlığı ve Fransa ' nın geleceği için çok önemli olduğunu söyleyince, muhafızlar sarayın kapılarını açar O'nu içeri alırlar. Tuvaletsiz ve banyosuz inşaa edilen Versay sarayının ağır kokulu koridorlarından geçerek kralın yanına varırlar. Kral uykudan uyandırılmasına değecek bir beklenti ile gözlerini askerin üzerine diker. "Efendim" der asker, "öncülüğünü soyluların yaptığı kalabalık bir grup, Bastille 'de ayaklandı ve size vergi vermeyi reddediyorlar." Kral devam etmesine müsaade etmeden, elinin tersi ile " çekilebilirsin" der.

   Askerin sözleri yarım kalır ama ayaklanma devam eder. Ta ki 21 Ocak 1793 ' te XVI. Louis' in " vatana ihanet " suçundan Giyotin ile başı gövdesinden kopuncaya dek. Kral o gece bu cesur askeri gönderip yatağına yatmadan önce günlüğüne tek bir kelime yazmıştır : " Rien ." ( Hiçbir şey) Tacını ve krallığını koruyabilecek önlemleri almak bir yana,kendi kendini tacının altındankinden de edecek bir gafillige uğratmıştır. 

      İki yüz elli sene sonra günümüzün modern dünyasında, iletişimin cins bir İngiliz atı ile saraya en hızlı şekilde ulaşmanın çok ötesine geçtiği bir çağdayız.
     Eğer size ayaklanmayı yerinden bildiren, dürüst ve krallığa bağlı bir askeriniz yoksa ihtilali haber alamazsınız. Bu, çalışanın geri bildirimidir. Eğer bu geri bildirimi değerlendirebilecek ve kralı uyandırmaya cesaret edebilecek bir saray muhafızınız yoksa tâcınızı geriye alamazsınız. Bu çalışanı bağladığınız yöneticidir. Her ikisine de sahipseniz fakat bilgiyi anlamlı bir karara dönüştüren bir kral değilseniz, hayatınızı geri alamazsınız. Günün sonunda zaten ne için çalışıyoruz?




MUSTAFA KEMAL YAVUZ
21.02.2018

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

SOSYETE BÖLÜĞÜ / SİRİM PİT

Okuldu, sınavdı, işti derken yaş hafiften kemâle dayandı, yirmi yedi oldu.İki  bin dokuz yılının Ağustos ayında vatanî görevimi yapmak üzere Türk Silahlı Kuvvetleri tarafından orduya alındım. Alındım derken işte, elimde Dyo boya reklamlı, orta boy bir valiz ile nizamiyeden giriş yaptım. Askerliğini yapan abiler ve arkadaşlardan aldığım tüyo üzerine, mantığımı  Gaziantep 5. Zırhlı Tugay 'ının büyük sürgülü  kapısının ardında bırakıp beş ay beş günlük kısa ama hızlı askerlik macerama, ürkek bir adım attım.  Herkes yeşiller içinde. Karıncalar gibi bir yerlere koşturuyor. Çok kalabalık, ama bu kalabalığa imkan vermeyen gizli bir düzen var. Acemi askerim,  bir an önce bölüğümü bulmaya çalışıyorum. Elimdeki kağıtta  TOW Bölüğü yazıyor. Önüme gelene bölüğümün yerini soruyorum. Bu kadar acele etmeme gerek olmadığını, bölükte bensiz de bir şekilde işlerin yürüyebileceğini henüz idrak edemiyorum. Kağıdımı okuyan bazı erler ve komutanlar "Allah Allah" bi...

SOKRATES'İN EKSİK HEYKELİ

SOKRATES'İN EKSİK HEYKELİ Bundan yaklaşık iki bin beş yüz yıl önceydi. Basık burunlu, önü kelleşen saçlarını arkadan sırtına doğru uzatan, göbekli çirkin bir ihtiyar, “ahlak felsefesinin “ temellerini atıyor , ancak gençleri tuhaf bilgiler ile zehirlediği ve Atina’ya yeni tanrılar getirdiği gerekçesi ile idama mahkum ediliyordu. Sokrates, kendisinden iki bin beş yüz  yıl sonra;  hemen yanı başında yeni tanrılarla tanışmış bir ülkede, idama mahkum olan bir gencin , yaşı henüz ölüme tutmadığından, proteinsiz büyütülüp asıldığından haberi olamadan, zehri bir nefeste dikleyerek bu diyardan göçüp gitti. Ucuz bir baldıran zehirini bir dikişte içemeyecek kadar talihsiz bu gençlerin, boyunları kıtır kıtır kırılırken, Soktates’in heykeli, pişman olmuş şehir ahalisi tarafından , Atina tapınağına bir anıt olarak koyuluyordu. Derler ki ; zamanın ve tüm zamanların en iyi filozofu olan Sokrates’e, dünyanın envai çeşit yerlerinden insanlar gelip, ders almak istemiş ancak Sokrates bu...

DÜNE BENZİYOR YARINLAR

Yordu beni insan olmak Kazanmak Kaybetmek Alışmak... Yordu beni ayık kafalar Defterler Hesaplar Provalar... Donuk günaydınlar Gri sabahlara Her gün daha çok düne benziyor, Yarınlar... Mustafa Kemal Yavuz 2019