Seni son gördüğümde kısa Vinston bir milyondu. Oradan biliyorum vergisi ödenmiş karşılaşmalarımızı. Üstünü hep bıraktığım kötü yaşanmışlıkların .
Seni en son gördüğümde cep telefonlarının en küçük olanı makbuldü. Yılanlarla oynardık, zehirli yılanlar kendilerini sokunca biterdi camdan hayatları. Sonra yokladım hafızamı...
Mahallede bir bakkal vardı son hatırladığım, Payton'un orda bir yerde, abim bir top almıştı bana, kahverengi tonlarında küçük bir top, en son bunları hatırlıyorum.
Ayçiçek tarlası, incir ağaçları, karayemiş. Bir de bize hiç kızmayan hacı anne vardı.
Egzos sesleri tabanca gibi patlamıyordu henüz, cırcır böcekleri sıralarını savmamıştı.
Ölümüne şişe toplardık bazen de sigara paketinin gümüş kağıdını. İlk zenginlik hayallerimiz yemyeşil çimenlerin nemine gömülmüştü yağmurla. Lan ne kötü bir sigaraydı maltepe! Hayır içtiğimden değil bildiğin element eksikliğinden.
Discovery deyince aklımıza aşağı mahalle gelirdi, fight clup denilince yine oranın çocukları.
Büyüyüp gördükçe bayır gönüllerini insanların, okul yolu daha bir düzleşti gözümde. Çanta falan taşımak ayıp sayılırdı, sayfaları okunmuş gibi dışarı taşardı kitapların. Raskolnikov Orta Hisara biraz yakın otururdu, emaneti geri almaya karar vermemişti henüz.
Nereden aklıma geldi şimdi mortabilite tablosu; yaşlara değil akşamlara göre baştan düzenlenmeli. Kime sorsan bilir , karanlık sever ölüleri.
MUSTAFA KEMAL YAVUZ
16.11.2017
MUSTAFA KEMAL YAVUZ
16.11.2017
Yorumlar
Yorum Gönder