Dünyaya geldiğim gün, sanki bu gün . Düşüvermişim gökten pat diye. Uçsuz bucaksız bir vadinin ortasında yalnız ve kuşkulu. Geçmişim buruşturup atılmış bir kağıt mendil, geleceğim zaten hiç olmamış. Gelecekte bir yerim var şimdi isyan bayrağını dişlerimi sıkarak göndere çektiğim. Neden diye yankılanan ses tekrar çarpınca yüzüme, sorunun muhatabının da yine ben olduğumu anlıyorum. Köleler, kadınlar, atlar, savaşlar ; ırklar, diller, tufan hikayeleri,yine mızrakların ucunda mezhepsel korkular görüyorum. İlk kim aldatıldı, kim kaybetti sevdiğini ilk... İlk birayı kim içti, kim sarhoş olup şarkı söyledi ilk... Mutluluğu mağara duvarlarında mumla arayan bir ressamım. Yazdan nefret ediyorum israf diye ve kış güneşine tapıyorum. Varlığını içimde çok olmuş öldüreli, şimdi yokluğunu nefretimle besliyorum. Köprüler kurulur senden bana, asma köprüler. Bizi kavuşturacağına yemin edip söz veren nehirler zamansız yarılır, kaderimi yazarken tanr...