Geçen gün yolda yürürken, bir kamyonet yanıma doğru yanaşıp kornaya bastı. Şoför mahalinde oturan, sakallı orta yaşlı adam bana gülümsedi ve durmadan devam etti. Bu samimi ve çocuksu tebessümle kısılan neşeli gözleri hemen sonra tanıdım. Bu Ali İhsan abiydi. Biraz yaşlanmıştı ama yüzündeki o güven veren neşeli ifadesi hiç değişmemişti. Görmeyeli belki yirmi yıl olmuştu. Mahalleden eski komşularımızdı. Kardeşi Halil abiyle birlikte mahalle kahvesinin karşısındaki bakkalı işletirlerdi. Halil abi de , abisi Ali İhsan abi gibi neşeli ve düzgün bir adamdı. Ali İhsan abi, bir süre sonra iki mahalle aşağıda bir market açarak orayı işletmeye başladı. Ama benim bu yazıyı yazmama sebep olan ikisi de değil... Nam- ı diğer "Ofli" olan babalarıydı. Baba Oflunun gerçek adını da bilen yoktu. En azından bizim arkadaş grubu içerisinde bilene ben rastlamadım. Her Oflu gibi bizimki de zor ve uyanık, oğullarının tersine aksi bir adamdı. Gözüme huzursuz ve huysuz bir görüntü verir, yaşlıla...
Sonra bir şey oldu ve ben yazmaya başladım...